30 Eylül 2013 Pazartesi

Sadece beğeni...


Ben Kötü Biri Değilim Sadece Sessizliği Bilirim...

Bazen; bir kelebeğin ömrü kadardır hayat... Ne kırmaya gelir; Ne de kırılmaya....

Ve biz biriktiririz kelimeleri, cümleleri içimizde karşımızdaki kırılmasın diye...

Susmak gerekir bazen, bilirsiniz konuşunca birşey değişmeyecek ama biriktikçe çoğalır dertler, üzüntüler...



Senelerdir Fark Etmeden Mecburiyetler Biriktirdim
Kopamadım Hiç Birinden Kimse Kırılmasın istedim
Üzerine Eklendikçe Daha Da Zor Geldi Günler
Bazen Yalan Söyledim, Bazen Doğruyu Seçmedim
Ama Konuşunca Kendimle Aslında Hiç Kötü Biri Değilim
Bazen Yalan Söyledim, Bazen Doğruyu Seçmedim
Konuşunca Kendimle Aslında Hiç Kötü Biri Değilim
Ben Kötü Biri Değilim Sadece Sessizliği Bilirim
Kaç Kelime Kaldı Ki içimde Bana Ait iyiye Dair
Ben Kötü Biri Değilim Sadece Sessizliği Bilirim



28 Eylül 2013 Cumartesi

Atem tutem ben seni şekere katem ben seni:))

Demir gündüzleri pek uyumayan bir bebek uyudugundada kucağım da uyumayı seviyor.eğer yatağına yada herhangi başka bir yere yatırırsam en fazla 15 dk uyuyabiliyor.
Dün akşam arkadaşım Şenay geldi onunda bir kız bir erkek ikiz çocukları var.onunla konuşana kadar bı düzen beni çokta rahatsız etmiyordu çünkü Demir'in gece uykusu gayet iyiydi.

Şenay kendi tecrübelerini anlattı biraz bana.uykularını ve yeme alışkanlıklarını düzenli olarak yazdığından bahsetti ve bebeğinin yanında ninni açarak uyuttugunu söyledi bana.bugün ilk işim Demir'in uyku düzenini gözden geçirmek oldu.
Sabah 6 da uyanan Demir emdikten sonra yanımızda 8 kadar uyudu sonra kalktık oyun oynadık kıyafetlerimizi değiştirdik.saat 11.00 da yeniden uyutmayı denedim mercan Kaya'nın ninnisini tlf dan açıp dinlettim çok direndi çok ağladı ama bende direndim kucağıma almadım sarıldım birlikte uzandık derken uykuya daldı.
Saat 12.30 gibi rekor (gündüz için) uyuma yaptı uyandığında emzirip yeniden oyun oynadık hoşlandığı oyuncaklarını verip sürünmesini kendi kendine dönmesini sağlamak için yere örtü serii üzerine yatırdım birlikte oynadık
İkinci uyku denemesini saat 14.30 da yaptım.bu defa daha inatçı çıktı uyuyana kadar saat 15.00 oldu.nihayet başardım diye düşünürken yarım saat sonra uyandı ve yeniden 16.00 uyudu.
Bu aylarda bebeklerin toplamda 15 saat uyku uyuması gerekiyormuş uzmanlara göre bunun 5 saati gündüz 10 saati gece olmalıymış.
Aslında biraz Demir'in inadından dolayı geç oldu sanırım gündüz olan 5 saati bugün tamamlamak imkansız :) ama sonraki günler için ilk deneme olarak iyiydi diye düşünüyorum alkışlarrr bana:)))
Yarın şu şekilde yapmayı planlıyorum

10.30 /12 kadar
14.00/15.30 kadar
17.30/19.30 kadar
21.00 en geç 21.30 akşam uykusu
Şuan için mantıklı geliyor ama sonrasında yaşayıp görcez bizimki biraz fazla inatçı oldugundan bakalım nasıl olcak.benim için yatağında yatıyo olması bile güzel sürekli kalkıp pışpışpış yapmak zorunda kalsam bile:)))

Atem tutem ben seni
Şekere katam ben seni
Akşam baban gelende önüne atem ben seni

Hop hopun olsun oğlum
Gül topun olsun oğlum
Sıralı kavak dibinde toyluğun olsun oğlum


Ev süpüre toz ede 

Hamama gider naz ede 

El ayağı kir içinde 
Yıkamam diye naz ede 



Atem tutem men seni 

Şekere gatem men seni 
Akşam baben gelende 
Önüne atem men seni 

Ben anne olmasaydım eğer ... Güzel bir yazı





BEN anne OLMASAYDIM EĞER;

Topuksuz ayakkabılarla da şık olunabileceğini bilmeyecektim.

Hamileliğim esnasında 80′li kilolara kadar çıkıp kendi çapımda ilk defa bir alanda rekorumu kıramayacaktım.

O küçücük ellerle renkli kartonlardan yapılmış bir kâğıt parçasının bu kadar değerli olabileceğini öğrenemeyecektim.

Su almak için elimde kumanda ile buzdolabını açtığımda kumandayı buzdolabına koyacak kadar ya da evden çıkarken telsiz telefonu çantama atacak kadar kendimden geçmeyecektim.

Birinin canı yandığında ötekinin bu acıyı hissedebilmesinin sadece ikiz kardeşlerde olduğunu sanacaktım.

Sabahın köründe gözü kapalı mutfağa kadar gidip, süt ısıtıp yine gözü kapalı dönme yeteneğini kazanamayacaktım.

Üzümün çekirdeklerini tek tek çıkarmak için insanüstü bir uğraşa asla girmeyecektim.

Bir insanın gaz çıkarması kaka yapması beni bu kadar mutlu edemeyecekti.

Büyüdüğünde arkadaşlarınla birlikte partilerde Süper anne olarak eğlenmeyi hayal edemeyecektim.

Babanla belki daha az kavga edecek ama sevginin evlat denilen başka bir boyutuna giremeyecektik.

Sevginin böylesine karşılıksız olanını hiç tadamayacaktım.

Telaşsız sevişmenin hayalini kuramayacaktım.

Annemi bu kadar çok sevdiğimi anlamayacaktım.

Annesinden zorla ayırdılar diye “Uçan Fil Dumbo!” çizgi filminde böğürerek ağlamayacaktım.

Geceleri kesintisiz uyuyacak, hafta sonunda sabahları istediğim saatte kalkacaktım ama uyandığımda yanağıma konmuş minik ellerin sıcaklığı ısıtmayacaktı yüreğimi.

Çantamda sürekli bisküvi, ıslak mendil, bir adet oyuncak, düşer bir yerin kanar diye ayıcıklı yara bandı taşımayacaktım.

Acıyı geçiren öpücüğün gücüne inanmayacaktım.

38,5 derece ateş beni de yakıp kavurmayacaktı.

Yağmur sonrası çamurlu sularda zıplamanın keyfine varamayacak, sen bir lokma daha fazla yiyesin diye kalabalığın ortasında kafamda peçete dansı yapmayacaktım.

SEN OLMASAYDIN EĞER; yaşamın karmaşıklığını unutup tekrar basit yaşamayı öğrenemeyecektim.

SEN OLMASAYDIN EĞER; ben asla “anne” olmayacaktım. Bir çocuk doğduğu anda, bir anne doğarmış… Bu lafın doğruluğuna inanmayacaktım!

27 Eylül 2013 Cuma

Anne olmaya hazır olmak...

Dün akşam teyzendeydik beste teyzeninde olduğu uzun süre sonra geçirilmiş güzel bir akşamdı bu yazı birazda teyzenle konuştuktan sonra karar verdim.Oda benim gibi kendini bebek yapmaya hazır hisset meyenlerden
Sahi anneliğe hazır olunur mu?
insan  hiç bilmediği bir şeye nasıl hazırlanır.Annelik yazılı bir sınav değilki oturup kağıt kalem hazırlanalım.Anne olmak başlı başına bir yaşantı tabi bende bu soruyu kendime çok sorardım yıllardır hazır değilim diyenlerdendim.sana hamileyken bile hazır değildim bir çocuk sorumluluğunu almaya.
Artık Anne olmak için biyolojik olarak hazır olunabilir ama psikolojik olarak hazır olunacağını düşünmüyorm.Peki bu kadar insan hazırmıydı ki anne olmaya ,baba olmaya.Yok canım sadece artık herşey tüketilmişti bence.Gezmek ,dolaşmak,aklına eseni yapmak,doyasıya eğlenmek vs..Bir yerden sonra insan hayatında başka bir renk istiyor.Bekarsanız eğer,arkadaşlarınıza,özgürlüğünüze doyduktan sonra artık evlenmeliyim diyorsunuz..Evlendikten sonra,o güzel, mutlu yuvaya bir renk gelsin isteyip,aşkın meyvesini dünyaya getirmeye karar veriyorsunuz.Bunun hazır olmakla ilgisi yok.

        
         Anne-babalık zor iş,bu işe girişmek sorumluluk istiyor.Dediğim gibi öyle oturup anne babalığa hazırlanmak falan da yok.Ancak yaşadıkça anne baba olunuyor.İsterseniz gidin bu işin okulu varsa eğitim alın.Ama o minik melek dünyaya geldikten sonra ,bütün bildiğinizi unutturup kendi kitabını yazıyor.Ummadığınız şeyler yaşatıyor size.En basit örnek diğer annelerde görüpte  "anne olunca ben bunu yapmam" dediğiniz pek çok şeyi yaparken buluyorsunuz kendinizi.
Şimdi allahıma hergün şükrediyorum seni bana verdiği için.yıllar geçti evliliğimizde sıkıntılı-güzel/anlamlı/zor/bir okadar güzel 12 sene sen dünyaya geldikten sonra keşke daha önce olsaydı dediğim tekşeysin evliliğimde...şuan bunları yazıyo olmak şaşırtıcı ama gerçekten hislerim bunlar.iyiki gelmişsin teyzende bir an önce kardeşini dünyaya getirsin bizim gibi kardeş olun birbirinize.ozaman senin pabucun dama atılacak ama olsun sen kadrolu abi olacaksın teyzen de eniştende senide seveceklerdir:))

Seni seviyorummmmmm kuzummmmmm oğlummm











Anneyim ben,tamda annemi anladığım yerdeyim.Gözlerim doluyor bazen.Annemi düşünüyorum.Oda beni böyle korumuş,böyle sarıp sarmalamıştı değilmi.Benim için sabahlara kadar uyumamış,yediği her lokma boğazında kalmıştı çoğu zaman.Kim bilir şimdilerde de boğazında  kalıyordur her lokması.Belli etmese de özlüyordur besbelli.Annelik yolu uzun ,zor ,özlem dolu ..
Anneyim ben,annem gibi ..gözlerim dolsa da belli etmem.....


Alıntı....

Anneyim ben,umut doluyum.Küllerimden doğmuş gibiyim.Yorgun ama her daim güçlüyüm.Çünkü ben minik bir meleğin kahramanıyım.Onun eli ayağıyım .Hayata tutunduğu,bıraktığında korkuyla yeniden sarıldığı sapasağlam bir dalım.
Anneyim ben,minik bir canın yaralarını onaran bir merhemim.
Ufacık bir öpücükle,dokunuşla iyileşenim,iyileştirenim.
Sınırsız sevgiyle doluyum,bir gülüşe dünyalar benim olur.Bir damla gözyaşındaysa boğulabilirim.
Hiç olmadığım kadar becerikli,hiç olmadığım kadar enerjik,hiç olmadığım kadar sabırlıyım.
Önceliklerim yok artık.Varım yoğum bir melek.
Bana verilmiş en büyük görev,en büyük imtihan o meleğe sahip çıkmak.
Allah'ın bu mucizesini yaşatmak,koruyup kollamak  benim görevim.
Her şeyden önce anneyim ben,varlığımla can bulan bir cana canımı verebilecek fedakarlığa sahibim.
Yüreğimde herkese,herşeye yetecek kadar sevgi ve merhamet var .Şefkattır diğer adım.
Anneyim ben geleceğin sorumlusu,yarınların umut yüklü gemisiyim.
Hergün çokça şükreder,ömrümde etmediğim kadar dualar ederim.
Başlı başına bir dünyayım,herşeyim.Çünkü anneyim ben..
Allah'ım ne kadar da şanslı biriyim .Bu güzel lütfa sahip olduğum için tekrar şükrederim.

22 Eylül 2013 Pazar

Dostlarrrr bu çocuk çok tatlııııı:)

İçmişim sarhoşummm:)

Yetişin dostlarrrrrr!!!!....
Bir insan çocuğunu "İmdaaaaat" diye sever mi yahu? Sonunda bu çocuk beni öldürecek. Anne katili cani bebek olacak. Herkesin çocuğu kendine güzel, bilirim ama ey ahali bu kadar da güzel olunmaz ki. Evin her köşesine onun yüzünü odaklayan kameralar yerleştirmeyi düşünüyorum.
Böyle bir muhabbet yok! Olmamalı. Yasaklansın. Ülkede hatta tüm dünyada konuşamayan bebeklerin anneleriyle muhabbet etmesi yasaklansın. Canım yanıyor, çok yoruluyorum onu severken. Dişlerim acıyor, onu sıkamayıp kendimi sıktığım için her bir kasım ağrıyor, gözlerimden fışkırıyor sevgim. 

Oyunun/Muhabbetin/Boğuşmanın ortasında "Oğlum valla çok yoruldum dişlerimi sıka sıka" deyip yanına yığılıyorum. Ciddi bir yüz ifadesi takınıp bir süre bana bakıyor ve uyuz! yine başlıyor kahkaha atmaya. "Hadi dinlendin, yeter" der gibi.
Buara söylediğim tek şarkı oldu SENİN ağzını yerim ben buzamana kadar nerelerdeydin sennnn:)))?






21 Eylül 2013 Cumartesi

GÜLERİM BEN YAAAA....




güzel oğlum,buara sesinimi tanıyodur yoksa çılgınlıktanmı blmem kendi kendine kikirdiyor.hatta neredeyse konuşacak diye korkuyorum..:))okadar keyifliki onu öyle izlemek elimde olsa her anını foroğraflayabilsem.
Gerçi gece yarısı uyanıpta gülmeye dikkat çekmeye çalışması pek hoş olmuyor:)





Yeni kitabım...musmutlu bebekler...

Geçenlerde internette dolaşırken bir kitap gördüm.Malum buaralar çocuk gelişim kitapları-çocuk kıyafetleri-yemekleri kısaca çocukla ilgili herşey dikkatimi çekiyor.
Mutlu çocuk sahibi olmanın sırları"hemen sipariş verdim şuan heycanla okuyorum içindekilerle ilgili kısa bilgileri burdada paylaşmak istedim.....

20 Eylül 2013 Cuma

29 HArfte çocuk eğitimi:)


29 HARFTE ÇOCUK EĞİTİMİ










A- AKIL VERMEYİN

B- BAŞKALARINA BENZEMESİNİ BEKLEMEYİN

C- CİDDİYE ALIN

Ç- ÇİMLERE BASMASINI SAĞLAYIN

D- DENEMESİNE İZİN VERİN

E- EMPATİ KURUN

F- FİKRİNİ SORUN

G- GURUR DUYDUĞUNUZU SÖYLEYİN

H- HAYALLERİNİ SORUN

I- ISRARCI OLMAYIN

İ- İNATLAŞMAYIN

J- JEST YAPIN

K- KUCAKLAYIN

L- "LÜTFEN"Lİ KONUŞUN

14 Eylül 2013 Cumartesi

Üstün dökmen güzel bir yazı ....

Aslında bu blog yazmaya başladığımda hamilelik doğum ve sonrasında Demir'in gelişimini yazmaktı amaç ama bu ara sanırım bu biraz değişik yerlere kaymaya başladı.beğendiğim yazılarıda eklemeye başladım Demir büyüdüğünde okusun kötümü ettim acaba...
Yeniden üstün dökmen...





PROF.ÜSTÜN DÖKMEN’İN HAYATA DAİR MUHTEŞEM YAZISI…

Biz çocukken ....gülse

Geçen  gün Gülse nin bir yazısını okudum o kadar güzel anlatmış ki biz çocukken i okudukça kendimi tekrar yaşadım eskilere gittim çokkk eskilere...Ama gerçekten bizim çocukluğumuz çok güzel geçti...Gülse nin yazısını neler anlatmış biz çocukken...




Buarada gülse benim yakın arkadaşım gibi yazmışım:)) gülse birselin yazısı:)))

13 Eylül 2013 Cuma

Cocugumu Yeniden Yetistirmem Mümkün Olsaydi...




Severek,ilgiyle takip ettigim sayinProf.Dr.Üstün Dökmen´in cocuk yetistirmekle ilgili kisa ve öz ama bir o kadarda etkileyici,düsündürücü bu yazisina bugün tesadüfen denk geldim ve paylasmak istedim




´´Cocugumu yeniden yetistirmem mümkün olsaydi;
·         Ona isaret parmagimi kaldirip yasaklar koymak yerine,parmaklariyla resim yapmayi ögretirdim.
·         Hatalarini daha az düzeltir,onunla daha cok yakinlik kurmaya calisirdim.
·         Onu sadece gözlerimle izler,saat kisitlamalari koymazdim.
·         Daha bilgili olmaya calisir,daha cok sefkat gösterirdim.
·         Onunla daha cok yürüyüslere cikar,ucurtmalar ucururdum.
·         Ona karsi ciddi bir tavir icinde olmak yerine,onunla oyun oynardim.
·         Onunla kirlarda kosar,yildizlari seyrederim.
·         Onunla daha az cekisir,ona daha cok sarilirdim.
·         Önce benlik saygisi kazanmasini saglar,sonra bir ev almaya calisirdim.
·         Ona her zaman kati davranmaz,onu daha cok onaylar ve yüreklendirirdim.
·         Güc konusunda daha az ders verir,sevgi konusunda daha cok sey ögretirdim.
Ne ekersek onu biceriz,lütfen hicbirsey kagitlarda okunup kalmasin.Unutmayalim ki yarin bir dost,bir arkadas aradigimizda kim bize kendi evladimizdan daha yakin olabilecek?Simdiden cocuklarimizla arkadas olalim ki yarin zorluk cekmeyelim…´´
Fazla söze gerek yok,ben payima düseni aldigimi düsünüyorum bu yazidan…

12 Eylül 2013 Perşembe

Bir varmış bir yokmuş 12 sene geçivermiş 12.10.2002







Neyleyim  üç günlük ömrümü,bu gönül sensiz hiç güldü mü,sevgilim önüme ölümü sunsan ben içerim,kendimden geçerim,senin için benden vazgeçerim.Ben yağmuru gözlerinde,bülbülü dillerinde günahı bedeninde tanıyıpta sevmişim,dönmüyor yedi cihan esirin olmuş zaman şarabı dudağından içip öyle sevmişim,SENİ ÖYLE SEVMİŞİM...

Aslında evlilik yıldönümü müzü hiç kutlamadık bu sene baktımki yıllar geçmiş seninle koskoca 12 senemiz olmuş.hayatımıza demirimizi de aldıktan sonra daha anlamlı oldu herşey ikinizide çok seviyorum nice uzun yıllar birlikte geçirmek dileği ile

10 Eylül 2013 Salı

Bir adam adı kemal

Şu sıralar okadar karışıkki ortalık siyaset aldı başını gitti.bır yandan Suriye'de çıkacak diye konuşulan savaş ve Türkiye'nin bı savaşa dahil olma ihtimali bir yandan kendi topraklarımız da yaşanan karışıklıklar.sem büyüdüğünde ne çok şey değişecek bilmiyorum ama beni korkutuyor gidişatımız.sana birinden bahsetmek istiyorum olurda sen büyüdüğünde yasaklanırsa adını anmak sen bil bu büyük adamı tanı istedim...


BİR ADAM, İSMİ KEMAL

Bir adam, ismi Kemal,
38 yaşında.
Selanik'te doğan millet aşkını ,
Karadeniz'in yalçın kıyılarında yaşatmaya geliyor.
Vatanının semalarında, topraklarında dolaşan
Leş kargalarını kovmaya geliyor.
Tıpkı çocukluğunda olduğu gibi
Bir adam, ismi Kemal,
38 yaşında.
Hürriyet sevdasını Anadolu'ya
Sana, bana anlatmaya geliyor.
Kadın , erkek bir olalım,
Kadın , erkek hür yaşayalım istiyor.
Bir adam, ismi Kemal,
38 yaşında.
Milletine cemal, düşmanına celal.
Düşmanın çizmesi altında sen, ben ezilmeyelim istedi.
Mektepler kurulsun, fabrikalar açılsın,
Çocuklar gülsün, gençler gülsün istedi.
Seni düşündü, beni düşündü.
Bir adam, ismi Mustafa Kemal ATATÜRK
19 Mayıs'ta doğdu.
Korkmadı, kaçmadı, savaştı.
Yalnız değildi.
 Güvendi.
Anadolu'ya , halkına güvendi.
Selanik'ten Samsun'a
Bir adam, Atam
Memleket sevdalısı
Rumeli'den Karadeniz'e
Hoşgeldin Gazi Mustafa KEMAL
Hoşgeldin...

      


7 Eylül 2013 Cumartesi

Yanlız-lık ufak bunalım halleri


Düşünsenize: Dünyadaki kısa yolculuğumuz yalnız başlıyor. Her ne kadar anne karnında olsak da, yalnız devam ediyoruz oradaki yaşamımıza. Daha sonra dünyaya geldiğimizde yeni insanlarla devam etsek de hayatımıza, yalnız düşünüyoruz. Yalnız öğreniyoruz hayatı.
Ki zaten insan büyüdükçe madden de çok yalnızlaşıyor, manen de… Üniversite, askerlik, evlilik… Evet evlilik. Evlilikte de vardır yalnızlık. Evlilik müessesesini de hayata geçirirken yalnız karar veriyoruz. Ve daha sonra eşimizle beraber yalnız yaşamaya başlıyoruz.
Her ne kadar çevremizdeki insanlarla beraber idame ettirmeye çalışsak da hayatımızı; yalnız devam ediyoruz yollarımıza. Ve günün birinde beyaz bir örtünün içine sarıp, toprağa ekiveriyorlar bizi. Yalnızız biz, yalnızız…


Alıntı


Sobalı zamanları özlüyorum… O zamanlar tüm aile ısınabilmek için tek bir odaya sığışırdı. O tek sobalı odada herkes bir yer bulurdu kendine. Bireysellik o zamanlar sarıp sarmamıştı tüm hayatımızı, kimsenin ayrı odası yoktu ama kimse de şikayet edip mutsuz olmazdı bundan. Sıcacık sobanın etrafında, paylaşılan odadaki yer yatağı sohbetleri, gece kikirdemeleri doyumsuz olurdu.
Sobalı zamanları özlüyorum…
O zamanlar tüm aile, konu komşu birbirini daha iyi tanırdı, kahkahaların sesi sokaklara taşardı. Kimse tüm dizilerin karakterlerini ezbere bilmez, ama mahallede kim hasta, kimin müjdeli bir haberi var bilirdi.
Sobanın üzerindeki tellere asılırdı o zamanlar çamaşırlar kurutucu niyetine. İki, üç tele neredeyse tüm ailenin çamaşırları sığardı. Şimdi dolaplara sığmıyor kıyafetlerimiz…
Ütü ısıtmak, yemeği pişirmek, çayı demlemek ve bunun gibi sonsuz işlevleriyle her derde deva idi sobalar.
Hele bir de kuzineliyseler tadına doyum olmazdı onda pişen patatesin, ayvanın, çöreğin. Üzülüyorum, benim çocuğum sobada pişen kestaneli kış gecelerini yaşayamayacak diye…
Özlüyorum işte sobalı zamanları… Acımasızca geçen yılları hatırlatıp, tüm aile belki de hiç böyle tekrar bir arada olamayacağımız için, anneannelerimizin, babaannelerimizin, ninelerimizin, dedelerimizin anılarını hatırlattığı için… Sıcacık haliyle hem odayı, hem de içimi ısıttığı için, çıtır çıtır yanan odunun sesiyle gençlik düşlerini sahneye davet edip, gelecek ümitlerini uyandırdığı için…

bir kaç kare..















Hayatı bir çocuğa nasıl anlatmalı.güzel bir yazı


Aylin Kotil in uzun süre önce okuyup beğendiğim yazısını paylaşmak istedim







Annelik uzun zaman alan ve günün yirmi dört saati devam eden adı 'insan yetiştirmek' olan bir iş. Bir kere bilmelisin ki, zaman alacak. Neye zaman harcarsan onun karşılığını alırsın. İşine zaman harcarsan işinden, eşine zaman harcarsan eşinden, çocuğuna zaman ayırırsan da ondan karşılığını alırsın.
Yapabiliyorsan gözyaşlarını tutmamasını öğret, acı çekmeden olgunlaşamayacağını... Kıskanmamayı öğret ona, arkadaşının başarısından mutlu olmayı, birlikte sevinçleri paylaşmayı, içinden 'neden ben değil de o?' demeden...

Kazanmaktan mutluluk duyup içine sindirmeyi, ama aynı zamanda kaybetmeyi öğrenmesini. Çünkü bir adım sonrasında görünüşte galip olanları gösterecek hayat ona. 
Her şeyin bir sonu olduğunu öğret. Sahip olduğu bütün değerlerin bir gün keyif vermeyebileceğini, kazanılan ve harcananın bir sonu olduğunu, gidilen yerlerin zamanla bıkkınlık verebileceğini, her şeyi tüketebileceğini, tüketemeyeceği tek şeyin bilgi olduğunu öğret. 
Kitaplardan keyif almasını, ders çalışmak istemiyorsa zorlanmamasını, ama okumayı sevmesini öğret ona. Elbet er ya da geç alacaksın biliyorum, ama mümkün olduğunca geç al ona bilgisayarı. Ona kendisi ile kalacağı sakin zamanlar ver, sıkılmayı öğret ona, sıkılıp ta kendini yönlendirmeyi bulmasını.

6 Eylül 2013 Cuma

İlk hastalığımız 05/09/2013







Minik ellerinle daha birşeyi tutamazken bir hastalıktır geldi tutundu küçük bedenine..
Babamız bir süredir grip ti aslında elinden geleni yaptı bize bulaştırmamak için ama neyazıkki gece baktımki iş işten geçmiş burnun tıkanmış öksürüp hapşırıyosun.
Bu ilk hastalıgın okadar küçük sünki napmalı da ağrılarını dindirmeli bilmiyorum.bildiğim tek şey çok üzülüyorum.sen inledikçe sanki içimden bişeyler kopup gidiyor.sanki kalbim sıkışıyor.ne tuaf şey şu analık bir yanın güçlü dimdik ayakta,bir yanın çaresiz güçsüz endişeli ve bi okadar yenik..
Sürekli ateşini ölçüyorum ,üşüdüğünü düşünüp üzerini giydiriyorum bu defa ateşin çıkıyor.soyduğumda üşüdüğünü düşünüyorum bir karmaşık durum:(
Gözlerinden akan bir damla yaşa kıyamam annem..
Kendin için yaşarsın hayatı takiii o gelene kadar...


Anne olmadan önce, şu malum evlat sevgisi hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu. İnsan anne olunca beyninin sınırlarını zorluyor sevgisini ölçebilmek için, nasıl bu kadar çok olduğuna şaştığı bu sevgiyi yer bulamıyor koyacak… Düşündükçe de aklına böyle deli fikirler geliyor. Evet diyor, yaparım, valla yaparım, onu da yaparım, bunu da yaparım, nasıl yaparım hem de… Sonra rahatlıyor, tamam ne kadar sevdiğimi biliyorum, herkes de bilsin diye ölçü bile veriyorum, dehşete düşüyor insan…
Bu dünyada anneler, babalar ve evlatları olmasaydı, yani evlat denen şey, insanın kanından, canından olan, içinden çıkan varlık olmasaydı, karşılıksız sevgi olur muydu ? Peki sevgi olur muydu ? İnsanlar bugün olduğundan daha mı kötü olurdu o zaman. Herkes herkese daha kolay mı kötülük yapardı, bu sevgi mi bizi daha iyi yapıyor, insan, fedakarlığı, iyilik yapmayı, daha uyumlu ve sevgi dolu yaşamayı bu sevgi sayesinde mi öğreniyor ?
Bilmiyorum, ama bu var olan sevginin, çokluğu ve bitip tükenmezliği sayesinde kendimin daha iyi bir insan olduğunu biliyorum, ama bu sevgi için de gerekirse de en büyük kötülükleri yapabileceğimi görüp, dehşete düşüyorum…

5 Eylül 2013 Perşembe

Üç gün izmitten uzaklaşmak...

30 Ağustos zafer bayramından dolayı cuma günü tatil olunca cuma Cumartesi pazar biyerlere gidelim diye düşündük sonra kumcağız a gitmeye karar verdik.zeynep teyzen azra ablan baban Perşembe akşamı yola çıktık.iki odalı çatı katı bir ev kiralayıp hemen yerleştik.aslında eşyaları hazırlamak yerleştirmekten çok daha zor du.
Acaba ne götürsem derken sonuç
Senin bir valiz eşyan (havlu2 adet-ağız bezi-kıyafet bir sürü-güneş kremin-şampuan-sabun-kova-yatağın-güneş şemşiyesi-sandalyen-battaniye2adet-çadır...:))) daha da sayabilirim)
Hava çokta umduğumuz gibi değildi aslında biraz kapalı ve biraz serin sabah güzel bir kahvaltının ardından buara kahvaltı Zeynep teyzenden aslında mutfak tamamen ondan desem doğru olur:)
Denize gittik senin rahatın için neler yaptık neler rüzgar gelmesin güneş gelmesin sıcak olmasın ayyyy:)))) çadır kurduk ama tam çadır olayı bitti derken (biraz geç kurmaya karar verdik)hava kapadı seni alıp eve nasıl kaçtım bilemedim:)
Seni denize sokmaktı hep düşüncemiz ama olmadı.
Sonraki günler ben seninle evde kalmayı ara ara seni alıp denize gitmeyi tercih ettim.hasta olmandan korktuğumdan çok cesaret edemedim.
Benim için (denize birkez girmeme rağmen)güzel bir haftasonuydu keyifli zaman geçirdim ve şehir dışına kısa süreli çıkmak iyi geldi.
Foto mu çekinmedik valla neden bilmem ama aklıma gelmedi.zeynepteyzesi saol

Minik adamımla 3 ayımız bitti..27.08.2013








İçim coşan nehirler gibi…Sürekli duygu seli yaşıyorum.  Hissettiğim şeyler çok güzel ama biraz kaygılı yani karmaşık. Onu koklamak, ona dokunmak, onu hissetmek ve yaşamak o kadar tarifsiz duygular ki. Masum bedeni yavaş yavaş büyüyor.şiirdeki gibi ‘Hiç kimsenin yağmurun bile böyle küçük elleri yoktur’ dizesini anımsatıyor. Saçları bir yandan uzamaya çalışırken yer yer de dökülüyor. Peki o karmaşık saçlar bile nasıl oluyor da bu kadar güzel görünebiliyor.
Minicik bebeğim,o kadar savunmasız ve muhtaç ki. Giydirirsem üşümez, yedirirsem yiyebilir, altını değiştirirsem rahatlar… O derin anlamlı gözleriyle bana bakıp nasılda gülümsüyor  benim de gözlerim doluveriyor hemen. Buraya kadar her şey çok güzel, duygu dolu, mutluluk verici. Bütün bunları yaşarken neden kaygılıyım peki? Acaba oğlumun başına bir şey mi gelecek, acaba içeri gittim yatağında yalnız kaldı başına bir şey mi gelecek? Acaba kucağıma aldığımda düşer mi? Neden öksürdü ki yoksa grip mi oldu? Sorular sorular sorular …
Peki bu kaygımın sebebi sevgi mi yada hissettiğim sorumluluk mu yoksa başka bir şey mi? Sadece ben mi yaşıyorum ki bu duyguları. İnsanın sevgilisine veya annesine de bunları hissetmesi mümkün mü yada aynı şey mi?