Minik ellerinle daha birşeyi tutamazken bir hastalıktır geldi tutundu küçük bedenine..
Babamız bir süredir grip ti aslında elinden geleni yaptı bize bulaştırmamak için ama neyazıkki gece baktımki iş işten geçmiş burnun tıkanmış öksürüp hapşırıyosun.
Bu ilk hastalıgın okadar küçük sünki napmalı da ağrılarını dindirmeli bilmiyorum.bildiğim tek şey çok üzülüyorum.sen inledikçe sanki içimden bişeyler kopup gidiyor.sanki kalbim sıkışıyor.ne tuaf şey şu analık bir yanın güçlü dimdik ayakta,bir yanın çaresiz güçsüz endişeli ve bi okadar yenik..
Sürekli ateşini ölçüyorum ,üşüdüğünü düşünüp üzerini giydiriyorum bu defa ateşin çıkıyor.soyduğumda üşüdüğünü düşünüyorum bir karmaşık durum:(
Gözlerinden akan bir damla yaşa kıyamam annem..
Kendin için yaşarsın hayatı takiii o gelene kadar...
Anne olmadan önce, şu malum evlat sevgisi hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu. İnsan anne olunca beyninin sınırlarını zorluyor sevgisini ölçebilmek için, nasıl bu kadar çok olduğuna şaştığı bu sevgiyi yer bulamıyor koyacak… Düşündükçe de aklına böyle deli fikirler geliyor. Evet diyor, yaparım, valla yaparım, onu da yaparım, bunu da yaparım, nasıl yaparım hem de… Sonra rahatlıyor, tamam ne kadar sevdiğimi biliyorum, herkes de bilsin diye ölçü bile veriyorum, dehşete düşüyor insan…
Bu dünyada anneler, babalar ve evlatları olmasaydı, yani evlat denen şey, insanın kanından, canından olan, içinden çıkan varlık olmasaydı, karşılıksız sevgi olur muydu ? Peki sevgi olur muydu ? İnsanlar bugün olduğundan daha mı kötü olurdu o zaman. Herkes herkese daha kolay mı kötülük yapardı, bu sevgi mi bizi daha iyi yapıyor, insan, fedakarlığı, iyilik yapmayı, daha uyumlu ve sevgi dolu yaşamayı bu sevgi sayesinde mi öğreniyor ?
Bilmiyorum, ama bu var olan sevginin, çokluğu ve bitip tükenmezliği sayesinde kendimin daha iyi bir insan olduğunu biliyorum, ama bu sevgi için de gerekirse de en büyük kötülükleri yapabileceğimi görüp, dehşete düşüyorum…
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder