28 Mart 2015 Cumartesi

Annelik garip bir şey....

Annelik garip birşey... Doğumla birlikte içinden, daha önce hiç tanımadığın bir kadın çıkıveriyor. Ameliyathanede kucağına bırakılan,kafası yapış yapış olan minicik canlı ile hiç tanımadığın bir hayata doğuveriyorsun. Sokakta gördüğün tüm yavrular daha sevimli oluveriyor.dünyanın öbür ucunda ağlayan çocuğun göz yaşları içini acıtıyor.daha önce hiç farketmediğin şeyleri farketmeye,hissetmefiğin duyguları hissetmeye başlıyorsun İlk elini tutuş,ilk adımlar ilk diş ilk yaş seni okadar mutlu ederken Ilk hastalık,ilk kaza,ilk ateş bi okadar canını acıtmaya başlıyor. Saçını beş ayda bir boyatmaya,kaşlarını aldırmadığında güzel olduğunu düşünecek kadar hayalpres yaşıyorsun mesela.ilk onu giydirip ilk ona almayı tercih ediyorsun.kendine alırken pahallı gelen herşey oğluma alırken normal oluveriyor gözünde :) Annelik garip şey ölümden korkuyorsun ölüm gerçeği ile karşılaşıyor insan ya ölürsem de oğlum yanlız kalırsa onun büyüdüğünü göremeZsem diye ağlıyorsun. Her mutluluğunda daha önce hiç böyle mutlu olmadım diyorsun. Her heyecanında kalbin duracakmış gibi geliyor. Bugünü yaşarken, beş yıl hatta onbeş yıl sonrası için planlar yaparken buluyorsun kendini. Hangi okullara gidecek, askerliğinde nasıl ayrılacağım ondan, evlenip başka bir yuva kurduğunda onsuz yemek yemeye nasıl alışacağım... Bir saat sonranı bile planlamayan bir insanken, birdenbire kendini kumbara doldurup çocuğuna ev almaya çalışırken buluveriyorsun, evleneceği zamana kadar ancak birikir diye... Annelik garip bir şey. Hiçbir duygusunun tam bir adı yok. Ne sadece mutluluk ne heycan ne acı ne tatlı annelik tuaf birşey okadar anlamlı okadar korkutucu okadar karışık bi okadar heycanlı

19 Mart 2015 Perşembe

DEMİR -ce:))

Demir artık kendi dilince yada kendince konuşuyor eee ben birçok söylediği yada söylediğini sandığı şeyleri anlıyorum aslında bazı kelimeleri net ve anlaşılır durumda.okadar komik oluyoki her söylediği cümlenin ardına gitti ekliyor hele heycanla anlatıyorsa bişeyleri gittigitti diyor aslında anlatmaya çalıştığı şeyde giden bişi yok ama ne söylediğini sanıyorsa artık sonunda gitti oluyor mutlaka. En uzun anlaşılır cümleleri baba gitti,baba yok,anne yok,mama yokmu,arabamm,araba gitti,işine gelmeyen yada yeni duyduğu şeylerin ardından hı hı diyerek onkez tekrar yaptırıyor:) Sanırım tam anlamıyla konuşmaya başladığında yandık şuan ne görse aynını yapar durumda dans ediyorsan oda yapıyor ve en çok babayı örnek alır durumda.onunla maç izliyor arada dikkat çekmek için gooollll diye bağırıyor bazen abartıp tv kapatsada herşey dikkat çekmek için olduğundan hoşgörüyle davranıyoruz;)))) Sabahları uyandığında pepe yok diyorsa çizgi film aç demektir amaç pepe izlemek değil asıl amaç hayranlıkla izlediğimiz otobüs tayo ben bile bayılıyorum bu çizgi filme konuşan otobüsler arabalar sevilmezmi ana oğul oturup izlediğimiz doğrudur:))) Kaka yok/kaka yaptım Pu/ su Akkabi/ayakkabı Kapi/ kapı Açilmiyo/açılmıyor Gamyon/kamyon Anne Baba Pepe Abiii Abıla Gitti Yokkk Meme Mama Işık Gemi Pokaka/portakal Goll/top Peçite/peçete Bulun/burun Girmiyo Çıkmıyo Gelmimmi

Gecikmiş lohusa yazısı ...

Bugün çok güzel bir yazı gördüm internette dolaşırken ve paylaşmak istedim benim için gecikmiş bir yazı ama hamile olan olacak olan yada yakını hamile olan va vs için okunması gereken bir yazı benimde hep söylemek istediğim ama sustuğum tamamen içimden geçenleri yansıtan bir yazı bu:))) okuyunca anlayacaksınız eeee ozamsn iyi seyirler:) Sevgili Yakınım; Dokuz aylık yorucu bir süreçten çıktım; tüm bedenimin, tüm psikolojimin anbean değişmesini, bedenimde bir canlının büyümesini izlemek ruhsal olarak çok yorucuydu, doğumu hiç anlatmıyorum- ki hem eylemsel olarak hem ruhsal olarak oldukça zordu benim için. Şimdi; Tüm bu aşamalardan sonra sahip olduğum minik şey hakkında her söylediğini, anneliğime yapılmış bir hakaret olarak göreceğim, dolayısıyla ben sormadan fikir beyan etme, eğer yardım etmeye çok hevesliysen, mutfak tezgahında biriken bulaşıkları yıka ya da karnımı doyurmam için bana fırsat yarat! Aşırı yorgun, uykusuz ve dolayısıyla gerginim,benden misafir hizmeti ya da güleryüz bekliyorsan bir yıl boyunca evime gelme. Başkalarının bebeklerinin başına gelen korku filmlerini hiç merak etmiyorum! Anlatma! (Yüzüstü yatırdığımda boğulur mu diye düşünebilecek kapasitede bir beynim var çok şükür ki ve emin ol senden önceki on misafir de aynı uyarıları yaptı!) Anlaşılmaya, anlayışa, güleryüze her zamankinden çok daha ihtiyacım var, hayatımı kolaylaştırmaya çalış, stres yükleme, stresimi azalt. O gördüğün minik şeyi 9 ay karnımda taşıdım, doğurdum ve 7/24 gözlemliyorum; neden ağladığını senden daha iyi tahmin edebilirim, o yüzden tahminlerini kendine sakla. Bebeğim ağlarken zaten yeterince gergin oluyorum o yüzden fikir yürütmek yerine, bana bir bitki çayı yapıp hafif bir müzik açarsan daha fazla yardımcı olursun. Evin ısısını (ay bu ev çok sıcak terler bu çocuk), bebeğimin giysisini (ince mi o üzerindekiler biraz?) mememden gelen sütü (sütün yetmiyor galiba aç bu çocuk) farkında olabilecek kadar kendimdeyim merak etme, eğer sormadıysam ben de merak etmiyorum demektir. Telefonda gelmen için saatlerce yalvarmış olabilirim ancak değişken hormonlarımı ve bebeğimin huzurunu düşünerek uzun uzadıya beni darlama. Huzursuzsam huzur ver. Sohbet etmek istiyorsam sohbet et. Uyumak istiyorsam bebeğimi pışpışla. Arada sırada "bebeği ben kontrol ederim sen banyonu yap", "bir duşa gir ben burdayken ben misafir değilim", " ben bebeğe bakarken biraz uyu istersen" gibi cümleler kurmayı dene çünkü fareyi gözleyen kedi gibi bu anları gözlüyorum. Sizin nasıl çocuk büyüttüğünüzü hiç merak etmiyorum. Zaten büyütmüşsünüz. İzin verin ben de benimkini büyüteyim. Eski ben olmamı bekleme! Çünkü bu mümkün değil. Hayata kendimden daha fazla değer verdiğim ve deli endişelere sürüklenmemi sağlayan minik bir can getirdim. Hayatımın bundan sonraki kısmında eski halimi anımsatsam da eski ben olmayacağımı bil. Bana baktığın zaman gördüğün kişi değişmemiş olabilir. Ama tüm duygularım, tüm düşüncelerim, bedenim ve hormonlarım değişti. Herkes doğurdu evet! Tek doğuran ben değilim ama şu an bunu bilmek benim için birşeyi değiştirmiyor! Yalnızca birkaç ay şımartılmaya, sevilmeye, korunmaya, kayırılmaya ihtiyacım var. Zor değil. Sevgiler. Lohusa.

1 Mart 2015 Pazar

Aylin kotil den güzel bir yazı...hayatı çocuklara anlatmak

Arkadaşımın kızı bir yaşına gelmişti, 'Sen eğitimcisin, neler öğretmem gerekiyor, bazen kendimi çok çaresiz hissediyorum' dedi. Sorusu kolaydı ama yanıtı zordu, akıl vermesi basitti ama uygulaması karmaşıktı, anlatmaya başladım: Annelik uzun zaman alan ve günün yirmi dört saati devam eden adı 'insan yetiştirmek' olan bir iş. Bir kere bilmelisin ki, zaman alacak. Neye zaman harcarsan onun karşılığını alırsın. İşine zaman harcarsan işinden, eşine zaman harcarsan eşinden, çocuğuna zaman ayırırsan da ondan karşılığını alırsın. Yapabiliyorsan gözyaşlarını tutmamasını öğret, acı çekmeden olgunlaşamayacağını... Kıskanmamayı öğret ona, arkadaşının başarısından mutlu olmayı, birlikte sevinçleri paylaşmayı, içinden 'neden ben değil de o?' demeden... Kazanmaktan mutluluk duyup içine sindirmeyi, ama aynı zamanda kaybetmeyi öğrenmesini. Çünkü bir adım sonrasında görünüşte galip olanları gösterecek hayat ona. Her şeyin bir sonu olduğunu öğret. Sahip olduğu bütün değerlerin bir gün keyif vermeyebileceğini, kazanılan ve harcananın bir sonu olduğunu, gidilen yerlerin zamanla bıkkınlık verebileceğini, her şeyi tüketebileceğini, tüketemeyeceği tek şeyin bilgi olduğunu öğret. Kitaplardan keyif almasını, ders çalışmak istemiyorsa zorlanmamasını, ama okumayı sevmesini öğret ona.. Elbet er ya da geç alacaksın biliyorum, ama mümkün olduğunca geç al ona bilgisayarı. Ona kendisi ile kalacağı sakin zamanlar ver, sıkılmayı öğret ona, sıkılıp ta kendini yönlendirmeyi bulmasını. Doğaya götür onu, hayvanlardan korkmaması gerektiğini öğret. Arıların bizi sokmasından çok, nasıl bal yaptığını anlat. Doğanın kendi içindeki gizemini bulmasına yardımcı ol, yağmurdan sonraki toprak kokusundan keyif almasını sağla. Soğuk kış gecesinde ateş yakmayı öğret, belki büyüdüğünde bir gece sevgilisine ateş yakar ve belki binlerce yıldızın altında birbirlerine sarılırlar, bunu öğretmemiş diğer sevgililerin aksine... Şartlar çok zor olsa da yalan söylememesi gerektiğini öğret ona. Kazandığı elli milyonun piyangodan çıkan beş yüz milyardan çok daha keyifli olduğunu öğret. Alın terine saygıyı öğret ona. Aşk acısı çekmenin hiç âşık olmamaktan daha güzel bir duygu olduğunu öğret. Kendi doğruları üzerinden kimsenin onu yargılamasına izin vermemesi gerektiğini öğret, başkalarını da kendi doğruları üzerinden yargılamamayı... Bunun başkalarını dinlememek olduğunu değil, söylenenleri kendi eleğinden geçirmesi gerektiğini öğret. Kendi fikirlerine inanmanın güzelliklerini anlat Hayatı sorgulamayı öğret ona... Bilginin en büyük güç olduğunu öğret. Yapabilirse bunu en büyük fiyata satmasını, ama kalbini ve ruhunu kendisine saklaması gerektiğini öğret. Haklı olduğu konuda sonuna kadar diretmesini öğret ve haklıyken dik durmasını. Günün birinde yaptıkları değil yapmadıkları için pişmanlık duyabileceğini öğret. Basit yaşaması gerektiğini öğret ona, çay içmekten keyif almayı... "İstemiyorum", "hayır" demeyi öğret ona, istediğinde ise "istiyorum" demeyi, Sevdiğinde ise "seni seviyorum" diyebilmeyi öğret ona. Bir kot pantolon ve tişörtle üniversiteyi bitirmeyi öğret ona. Temiz kokmasını.... Sorgusuz sevmeyi... El yazısı ile notlar yazmayı... Lafı dolandırmamayı... Sevdiklerinin hiçbir zaman çantada keklik olmadığını, dostluğa yatırım yapması gerektiğini, kıymetini bilmeyenlerden uzaklaşmasını öğret ona. Müziği sevmesini, sporla barışık yaşamasını, İşlerin hiçbir zaman bitmediğini söyle ona, en yoğun zamanda bile kendine vakit ayırması gerektiğini öğret... Ama en çok da kendini sevmesini öğret... Kendini sevmezse kimsenin onu sevmeyeceğini... Kendine çiçek almazsa kimseden çiçek beklememesi gerektiğini... Kendine özenli yemekler yapıp sofralar kurmazsa kimsenin onun için yemek hazırlamayacağını... Hayatta her şeyden çok kendisinin önemli olduğunu öğret ona.. .Aylin Kotil

demir 21 aylık..

Evet demir 21 aylık..bazen inanmakta zorlanıyorum hatta her sorana 16 aylık dediğim doğrudur.demir içinden anne neyin kafası bu dediğinden eminim!!sanırım yaşına girdikten sonrasını yakalayamadım ben hala:)) Peki demirle neler yapıyoruz Saklanbaç en sevdiği oyun,kendisi saklanmayı pek beceremese de saklandığımda beni ulmak için verdiği azmi gizlice izleyip kıskıs gülüyorum açıkcası:))beni bulamadığında anne anne yok anne anneeeeeeeeeeeeeee diye sessiz başlayıp sonra barınarak anne diye sesleniyor. dışarı çıktığımızda yakalamacılık oynuyoruz ama kaçan demir yakalamaya çalışan ben oluyorum.. 21 aylık çocuk neler yapabilir.. itinayla nar temizlenir ve tek tek yenilir...
çekmeceler düzeltilir anneye yardım sonsuzdur:)
anne ile atçılık oynayabilir..
kendi elini kendisi yıkayabilir..
annesi kek yaparken içine ceviz atabilir:)
küçücük parmaklarıyla kitap sayfalarını çevirir üzerine uzun cümleler kurabilir..
babasına yardım eder çiçek dikebilir,daha neler neler neler

Köyümüze KAR YAĞDI...

( buradaki koca ayak benim minik oğlumun ayakları) Ben bu yazıyı yazarken havalar günlük güneşlik ohooo kar dan eser kalmadı ama napim bir türlü elim gitmedi yazamadım yeni yazılar en son yeni yılda kalmışım üzerinden iki ay geçti.. bu iki ayda neler oldu kırgınlıklar oldu,küslükler,zorluklar,oğlumla güzellikler oldu ama hepsini heleki kırgınlıkları hatırlamak hiçç istemiyorum onedenle ben köyümüze yağan kar dan temizlikten saflıktan huzurdan bahsetmek istiyorum. 12 bilemedin 13 yıldır izmitteyim ama ben böyle bir kış görmedim çocukluğumun kışı kadar soğuk geçti diyebilirim. EE bu kar kış hemen aklıma Abimle ev yapımı kızaklarla mısır tarlasından aşağı kaydığımız zamanı getirdi. ooo ne düşmeler ne yaralanmalar ne can acısı ama yokkkk en dibe iner yeniden yukarı çıkardık bıkmadan usanmadan üşümeden kafa göz yara yara kayardık:))çok zor ama okadarda güzeldi çocukluğumun kışları..en çok kuş yakalamaya çalıştığımız sabırla camda beklediğimiz zamanı özlüyorum..hasancuk kuşu derler yani bizim oralarda öyle denir en saf kuştur çabuk kanar:))zamanın iyi niyetlisi yani.. sini ler vardır büyük onu bir sopayla tutturur o sopaya ip bağlar sininin altınada mısır koyardık kuş geldiği anda ipi çeker hoppppp yakaladık tabiii birde onu sininin altından kaçırmadan çıkarmak var kii o en zoru... peki bunlar keyifli kısmı zor geçen neydi?? günlerce gelmeyen elektrik,donan su,soba söner korkusu:)))şaka bi yana annem benim canım anam çok çekerdi be bize hiç birşey demeden sabaın köründe elinde bir çaydanlık sıcak su borulara dökerdi açılsın diye..sonra odun taşırdı eve sepet sepet,sonra sobayı yak hep hazıra konardık biz.sanki onun görevi gibi alıştırmış bizi rahata neyseee gelelim asıl konuya oğlumla kar topu oynadık,kardan adam yaptık,karda dolaştık kat kat giyinsekte güzeldi be ilk kar macerasını yaşadı uzun zaman geçirdi karda çocukluğum gibi ben gibi tek fark donan su yoktu ve evin her yanı sıcacıktı...